6 sayfadan oluşan belgelerde teknoloji ve siyaset dünyasından 3 önemli isim var:
Elon Musk, Peter Thiel ve Steve Bannon…
6 Aralık 2014 tarihli bir notta “Hatırlatma: Elon Musk adaya gidiyor (bu hala geçerli mi?)” ifadesi yer alıyor.
27 Kasım 2017 tarihli kayıtta “Peter Thiel ile öğle yemeği”, 16 Şubat 2019’da ise “Steve Bannon ile kahvaltı” planı bulunuyor.
Belgeler bu isimleri herhangi bir suç faaliyetiyle ilişkilendirmiyor; ancak daha önce basında yer alan temasların yazılı kayıtlara girmesi dikkat çekiyor.
Komite sözcüsü Sara Guerrero, “Jeffrey Epstein’ın dünyanın en güçlü ve en zengin adamlarından bazılarıyla arkadaş olduğu her Amerikalı için açık olmalı,” dedi. Bir diğer sözcü Emily Kassner-Marks, “Her yeni belge mağdurlar için adalet yolunda yeni bilgiler sağlıyor. Epstein’ın iğrenç suçlarına ortak olan herkesi tespit edene kadar durmayacağız,” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyetçi üyeler ise Demokratları “seçmeci belge açıklamakla” suçladı ve mağdurların isimleri sansürlendikten sonra takvimler, telefon dökümleri ve mali kayıtların daha kapsamlı biçimde yayımlanacağını duyurdu.
ELON MUSK
Elon Musk’ın adının belgelerde yer alması, teknoloji dünyasının en görünür figürünün Epstein çevresiyle aynı sayfalarda geçmesi nedeniyle yepyeni bir itibar tartışması doğurdu.
PETER THIEL
Epstein belgelerinde yer alan bir diğer önemli isim Peter Thiel. Thiel yalnızca PayPal’ın kurucu ortağı ve Facebook’un ilk yatırımcılarından değil; aynı zamanda 2003’te kurulan, ABD istihbarat kurumlarıyla çalışan veri analitiği şirketi Palantir Technologies’in kurucu ortağı.
Palantir’in kuruluş sermayesinin ilk büyük kısmı CIA’in yatırım kolu In-Q-Tel tarafından sağlandı. Şirket, Afganistan ve Irak savaşlarında Amerikan ordusunun sahada kullandığı yazılımlarla tanındı; günümüzde CIA, NSA, Pentagon, FBI ve göçmenlik daireleri için geniş ölçekli gözetim ve veri analizi projeleri yürütüyor.
Palantir’in hikâyesi yalnızca ABD’yle sınırlı değil. Şirketin geliştirdiği gözetim teknolojilerinin, İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’de uyguladığı güvenlik yöntemlerinden esinlendiği sık sık dile getirildi. Palantir, İsrail’de araştırma ve geliştirme ofisleri açtı; İsrail ordusu ve güvenlik kurumlarıyla ortak projelere girdi. Bu nedenle Palantir, yalnızca Silikon Vadisi merkezli bir teknoloji girişimi değil, aynı zamanda ABD–İsrail güvenlik mimarisinin bir parçası olarak görülüyor.
Thiel’in Epstein takvimlerinde görünmesi bu yüzden yalnızca bir yatırımcının adı olarak okunmuyor. Bu kayıt, teknoloji–istihbarat–siyaset üçgeninde Epstein’ın kimlerle temasta olduğuna dair tartışmaları büyütüyor.
STEVE BANNON
Trump’ın seçim zaferinde rol almış, Beyaz Saray’da baş stratejistlik yapmış, küresel ölçekte aşırı sağ hareketlerle bağlar kurmuş olan Steve Bannon’ın 2019’daki “kahvaltı” kaydı, Epstein’ın siyasi elitlere temasını gösteriyor.
Steve Bannon, 2016’da Donald Trump’ın başkanlık kampanyasının baş stratejisti olarak öne çıktı ve Trump’ın Beyaz Saray’a girmesinde kritik rol oynadı. Seçimin ardından Trump yönetiminde Baş Stratejist ve Kıdemli Danışman unvanıyla görev yaptı, ancak 2017’de görevden ayrıldı.
Bannon yalnızca ABD’de değil, küresel ölçekte de etkili. Breitbart News’ün başında olduğu dönemde “alt-right” hareketini ana akıma taşıyan yayınlarıyla biliniyor. Avrupa’da “The Movement” adlı girişimiyle aşırı sağ ve popülist partileri bir çatı altında toplamaya çalıştı; İtalya’da Matteo Salvini, Macaristan’da Viktor Orbán ve Fransa’da Marine Le Pen gibi liderlerle yakın ilişki kurdu. Brezilya’da Jair Bolsonaro’nun ekibiyle de temasları oldu.
Bannon aynı zamanda Çin karşıtı söylemleri, göçmenlik karşıtı politikaları ve “ekonomik milliyetçilik” vurgusuyla öne çıkıyor. ABD’de federal savcılıklar, onu “We Build the Wall” kampanyasında toplanan bağışların kötüye kullanılması nedeniyle suçlamış, ancak Trump, başkanlığının son günlerinde Bannon’ı affetmişti.
KRALİYET AİLESİ ÜYELERİ
Belgeler yalnızca teknoloji ve siyaset değil, kraliyet ailesi çevresini de yeniden tartışmaya açtı. 2000 yılında Prens Andrew’un Epstein ve Ghislaine Maxwell ile aynı uçakta yer aldığı bir uçuş manifestosu bulundu. Ayrıca Epstein’ın Andrew için masaj ödemesi yaptığına dair kayıtlar ortaya çıktı. Andrew bu iddiaları reddetse de kamuoyundaki imajı bir kez daha yara aldı.
Andrew’la ilgili iddiaları en açık şekilde dile getiren isimlerden biri, Epstein davasının sembol mağduru Virginia Giuffre’ydi. Giuffre, 25 Nisan 2025’te Batı Avustralya’daki evinde ölü bulundu. Yetkililer ölümü intihar olarak açıklarken, babası “birilerinin müdahale etmiş olabileceğini” iddia etti. Giuffre’nin ölümü, Andrew üzerindeki tartışmaları daha da yoğunlaştırdı.
“ÜSTÜN DOST”
York Düşesi Sarah Ferguson ise 2011’de Epstein’a yazdığı bir e-postada onu “üstün dost” diye tanımlamıştı. Bu e-postanın yeniden gündeme gelmesi üzerine İngiltere’de bazı hayır kurumları Ferguson ile bağlarını kesti. Ferguson’un sözcüsü, söz konusu ifadelerin Epstein’ın tehditleri sonucunda yazıldığını savundu.
EPSTEIN – İSRAİL BAĞLANTISI
Epstein’in İsrail bağlantıları uzun süredir spekülasyon konusuydu. İsrail’in eski başbakanı Ehud Barak’ın Epstein’le iş ilişkileri ve New York’taki evine defalarca gittiğine dair fotoğraflar, geçmişte büyük tartışma yaratmıştı. Ghislaine Maxwell’in babası Robert Maxwell’in Mossad’la ilişkileri olduğu yönündeki iddialar da bu tartışmaları güçlendirmişti. Şimdi Thiel’in, Palantir üzerinden ABD ve İsrail güvenlik yapılarıyla doğrudan bağları olan bir figür olarak Epstein belgelerinde çıkması, bu hattı yeniden gündeme taşıyor.
Yeni belgeler, Epstein’ın çevresindeki ilişki ağını genişleterek teknoloji, siyaset, istihbarat ve kraliyet çevrelerini aynı dosyada buluşturdu. Doğrudan bir suç isnadı olmasa da, Epstein’ın takvimlerinde bu isimlerin görünmesi; güç, sermaye ve devlet arasındaki geçirgen sınırların, hatta ABD–İsrail güvenlik ekseninin yeniden tartışılmasına yol açtı.
Gözde Sula